head
2183026 810x458 75f08
Cumartesi, 04 Mayıs 2024

Dünya

ABD polisinin uyguladığı şiddet bir kez daha kameraya yansıdı. Bu kez şiddetin hedefi, bir lise öğrencisiydi.

Olay görüntüleri ABD'de bir liseden. Hakkında uzaklaştırma kararı verilen 16 yaşındaki Dnigma Howard, okulu terk etmek istemedi ve durum polise bildirildi.

 

İki polis, kız öğrenciyi önce merdivenden sürükleyerek alt kata indirdi. Sonra da kızın vücuduna ayaklarıyla bastı. Polisler kızı elektro şok tabancasıyla da vurdu.

 

İki polis daha sonra da, öğrenciyi yumruk ve tekmelerle dakikalarca dövdü.

 

O sırada okulda olan öğrencinin babası da dayağı engellemeye çalıştı ancak polisler dinlemedi.

 

Güvenlik kamerasına yansıyan görüntüler ülkede büyük tepki çekti.

 

Olayla ilgili soruşturmada, polisler öğrencinin kendilerine tekme attığını, merdivenden de yanlışlıkla düştüğünü iddia etti. Ancak kamera görüntülerinde öyle olmadığı görüldü. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

Sudan Savunma Bakanı, Devlet Başkanı El Beşir'in tutuklandığını ve 3 ay olağanüstü hal ilan edildiğini bildirdi.

Sudan Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir'in Cumhurbaşkanlığı rezidansında, askerler tarafından kuşatıldığı Sudan kaynakları tarafından doğrulandı. Sudan'ın başkenti Hartum'a asker konuşlandırıldı.

Ordu ve güvenlik güçleri, Beşir'in rezidansının da bulunduğu Savunma Bakanlığı'nın çevresine, ana yollara ve köprülere asker yığdı.

191104 sudan2JtVch7AlqkWaobOV0PVjEw 10f92

İKTİDAR PARTİSİ LİDERLERİNE GÖZALTI

İktidardaki Ulusal Kongre Partisi'nin 100'den fazla yöneticinin Sudan istihbaratı tarafından tutaklandığı belirtiliyor. Tutuklananlar arasında partinin Başkanı ve eski Savunma Bakanı Abduurrahim Muhammed Hüseyin'in de bulunduğu öğrenildi.

Sokaklarda asker ve ordu bünyesindeki Hızlı Destek Kuvvetleri mensuplarının konuşlandığı görülüyor.

 sudan el besir110419KipImQ gBUuAp2OKyE4Z g 9a584

Devlet televizyonu ve radyosunda sabahın erken saatlerinden itibaren ulusal marşlar ve şarkılar yayınlanırken, alt yazıda ordunun kısa süre içerisinde önemli bir açıklama yapacağı ifadesi yer alıyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI BİNASI KUŞATILDI

Görgü tanıkları, ordunun başkent Hartum'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı binasını da kuşattığını ifade etti.

Öte yandan, Muhalif Sudan Meslek Odaları'nın (SPA) çağrısına uyan binlerce Sudanlı, başkentteki ulusal ordu karargahına doğru ilerliyor.

ASKERLER İKTİDAR PARTİSİ LİDERLERİNİ GÖZALTINA ALIYOR

Sudan'da siyasi kaynaklar, askerlerin iktidardaki Ulusal Kongre Partisi liderlerini gözaltına almaya başladığını belirtti.
İktidardaki Ulusal Kongre Partisi'nin 100'den fazla yöneticinin Sudan istihbaratı tarafından tutaklandığı belirtiliyor.

Tutuklananlar arasında partinin Başkanı ve eski Savunma Bakanı Abduurrahim Muhammed Hüseyin'in de bulunduğu öğrenildi.

191104 sudan1 5cmXvlerU Wnm Jm8D9Og 3d161

HARTUM HAVALİMANI'NDA SEFERLER DURDURULDU

Hartum Uluslararası Havalimanında uçak seferleri durdurulurken gelen uçakların inişine izin veriliyor.


Görgü tanıkları, ordunun başkent Hartum'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı binasını da kuşattığını ifade etti.

Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya ile Dağlık Karabağ sorununu görüşecek. Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içerisinde yer alıyor ancak fiilen Ermenistan tarafından işgal altında bulunuyor.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un da katılımıyla 15 Nisan'da Moskova'da görüşecek.

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Memmedyarov ve Mnatsakanyan, Dağlık Karabağ sorununun çözüm süreci kapsamında Moskova'da bir araya gelecek. 15 Nisan'da düzenleneceği belirtilen toplantıya Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da katılacak.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 29 Mart'ta Avusturya'nın başkenti Viyana'da görüşme gerçekleştirmiş, görüşme sonrasında liderler dışişleri bakanlarına müzakere sürecini devam ettirmek için yakında yeniden bir araya gelme talimatı vermişti.

 

Dağlık Karabağ, hukuken Azerbaycan sınırları içerisinde yer alıyor ancak fiilen Ermenistan tarafından işgal altında bulunuyor.

Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasının ardından Güney Kafkasya cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmasıyla bölgede iki bağımsız devlet arasında kanlı bir savaş başladı. Ermenistan bu süreçte Dağlık Karabağ ve çevresi dahil olmak üzere Azerbaycan topraklarının yüzde 20'lik bölümünü işgal etti. Rusya ara buluculuğuyla 1994'te ateşkes ilan edilmiş olsa da gerginlik bugüne kadar sürdü.

Bazı dönemlerde ateşkesin bozulduğu ve yerel çatışmaların yaşandığı bölge, Kafkasya'nın kriz sahalarından birisi haline geldi.

Öte yandan eş başkanlığını Rusya, Fransa ve ABD'nin yürüttüğü AGİT Minsk Grubu da birçok girişimde bulunmasına rağmen Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yönelik somut neticeler elde edemedi.

lk baskısında kullanılan adıyla “Ak Zambaklar Memleketinde” Rus esaretinde yaşayan ve oldukça geç bağımsızlığına kavuşan Finlandiya’nın, kendi dinamikleriyle başlattığı modernleşme öyküsünü anlatan oldukça önemli bir eser.
KUTLU KAĞAN DALKILIÇ

Kitabın yazarı Grigory Spridonoviç Petrov, Rusya’da 1868’de dünyaya gelmiş bir papaz. Sıradan bir din adamı değil, özgürlükçü ve reformist karakteriyle 20. yüzyıla damga vurmuş bir yazar. İyi bir hatip ve aynı zamanda mücadeleci bir adam, bu yüzden kendi çevresindeki tutucu din adamlarıyla, dönemin Bolşevikleriyle büyük kavgalar yaşadı. 1920’de Kırım ve İstanbul üzerinden Yugoslavya’ya kaçtı.

Türkiye, Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” eseriyle ilk defa 1928 yılında Ali Haydar Taner’in çevirisiyle tanıştı. Bu kitap özü itibariyle Finlandiya’nın uluslaşma, modernleşme ve kalkınma sürecini anlatır. Sade bir dil kullanan ve ortalama bir insan kavrayışını hedef alan bu eser, kimi zaman İncil gibi kutsal metinlere gönderme yapan, bazen okuyucuyu yeren bazen özgüven tazeleyen; ancak nihaî olarak bu yolun bir medeniyet ve modernleşme yolculuğu olduğunu hafızalara kazır. Medeniyet ve modernleşme yolunun kutsal bir yeryüzü cenneti vaadini okuyucuya sıkı sıkıya işler.

Kitap ismini, bu dünyadan olamayacak kadar güzel, mucize dolu bulduğu ve aynı zamanda İncil’de sıkça geçen ak zambakların Finlilere benzetilişinden alır. Ak zambakların bu mucize dolu öyküsü Petrov nazarında, Finlilerin medeniyet mucizesi yaratması hayalinde anlam kazanır. Ali Haydar Bey bu kitabı anlatırken şunları söyler: “Fin memleket halkının çalışmalarının diğer memleketler için nasıl örnek olabileceğini anlatan bir ibret vesikasıdır.”

Finlandiya, Urallar’dan gelen bir ırk olduğu için Atatürk döneminde ortaya atılan Finlilerle Türklerin akraba olduğu tezi, modernleşme serüvenimizin benzeşmesini açıklamak için önemli bir motivasyon unsuru oldu. Bu tez ulusalcı veya sosyal demokrat çevrelerde epey savunuldu.

Zülfü Livaneli, Sevdalım Hayat kitabında buna dair ilgi çekici bir anısını aktarır. Buna göre Zülfü Livaneli Finlandiya’ya bir konsere gittiğinde konser çıkışı Finli bir kadın gazeteci Livaneli’ye övgüler yağdırır. Livaneli jest olsun diye, “Zaten biz Türkler Finlilerle akraba olduğumuza inanırız” der. Gazeteci kadın şiddetle beklenmedik bir tepki gösterir, “Böyle bir şey yok! Bunu Türkleri Batılılarla akraba göstermek isteyen Atatürk uydurdu!” diyerek cevap verir. Livaneli öfkeyle biraz önce kardeş ilan ettiği halkı “medeniyetler çatısının” dışına itiverir: “Hanımefendi, eğer Atatürk Batı’yla bir akrabalık uydurmak isteseydi İngiltere, Fransa dururken gelip de kuzeydeki köylü bir ulusu seçmezdi!”

Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eser Cumhuriyet elitleri tarafından 1930 yılında ikinci kez yeni harflerle Devlet Matbaası’nca yeniden basılır. Türk subayları ve öğretmenlerine genelgelerle tavsiye edilir.

Kitabın ana karakteri olan Snelman, cesaret ve vatanperverliğiyle öne çıkan bir aydın ve halk önderidir. Snelman üzerinden kitapta modernleşme öncüsü olacağına inanılan öğretmenler, subaylar ve devlet memurlarının rolü sorgulanır. Fin halkının kalkınmasında kışlanın, bürokrasinin ve kilisenin etkisi öne çıkar.

Funda Şenol Cantek, “Modernizmin Vaad Edilmiş Cennetinin Kapısında İki Ülke: Finlandiya ve Türkiye” başlıklı makalesinde, Finli önder Snelman’ın; jakoben bir devrimci olması, halk terbiyecisi vasıflı anlayışı, vatandaş olma üzerine nutukları olan Batılılaşmacı bir karakter olduğunu anlatır. Cumhuriyet’in kurucu aydınları tarafından Snelman, bu yanlarıyla Atatürk’le özdeşleştirilir. Atatürk’ün halkına bir görev olarak muasırlık ve medeniyeti aşma gayesi yüklediği nutuklarıyla, Snelman’nın halka yön vermek isteyen nutukları dikkate değer.

Atatürk, daha önce de bir yazımızda belirttiğimiz gibi “Halk ve Millet” kavramlarını bilerek farklı anlamlarda kullanır. Onun nezdinde Türk milleti, zeki, çalışkan, ilim ve tekniğin takipçisi, özünde medeniyet nuru taşıyan, devlet idaresinde mâhir bir milletti. Ancak halk hiçbir zaman tam olarak güvenilmemesi gereken, yön ve motivasyona muhtaç, terbiye edilmesi gereken bir çocuk gibiydi. Buna benzer bir özelliği kitapta, önder Snelman üzerinden halkın nasıl ve hangi hedefe yöneleceğini Petrov şöyle aktarıyor: “Halkımızı, bizden daha eski medeni ulusların arasına sokmalıyız.” Yine Snelman üzerinden Petrov, bu hedef için çalışacak halk kitlesini “aylak takımı” olarak nitelendiriyor ve halkın akıl-fikir uyuşukluğundan duyduğu tiksintiyi dile getirirken, “Milyonlarca insan hayvan gibi yaşıyor. Pis, cahil şehvetli insanlar. Yalnız bir tek şeyi düşünürler: karın doyurmak” ifadeleriyle halka duyulan güvensizliğini ortaya koyuyor.

Snelman’ın halkı terbiye etmek konusunda en güvendiği kesim subaylar ve öğretmenlerdir. Subaylar ve kışlayı “soylu eğitimciler” olarak gören Snelman subaylara hitabında, “Sizler oradan birer köstebek gibi geldiniz. Oralara yeni hayatın habercisi olarak gidiniz” diyecektir.

Cumhuriyet bürokratlarından, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Finli kahraman Snelman’ı Hayat Mecmuası’nda yazdığı bir yazıda şöyle anlatır: “Halkı irşat için, bilginin ve yükselmenin anlamını halka anlatmak için Snelman’ın yaşattığı derin aşk onu, karşımıza bir demokrasi peygamberi yüzüyle çıkarıyor.” Yine Funda Şenol Cantek’in tespitine göre Petrov, Tolstoy’a referans vererek her ulusun kendi gücü ve önderini doğurduğunu söylemek sûretiyle Snelman’ı işaret eder.

Funda Şenol, kitabın orijinal baskısında dini metinler de olduğunu; hatta “Kilise ile Halk” bölümü gibi modernleşmenin ilham ve motivasyonunun dinden alınmasının teşvik edildiği bu bölümlerin Türkçeye tercüme edilmediğini söylüyor. Cumhuriyet kadrocularının bu bölümleri tercüme ettirmemesi şüphesiz sebepsiz değildir. Kurucu kadro, vatandaşlık yaratma girişimlerinde Türklük dışında hiçbir motivasyonu yerinde ve lûzumlu görmüyordu. Hatta dini kimlikler bu vatandaşlık bağına birçok ayrılık, çatışma ve hurafe sokabilirdi.

Petrov, halka modernleşirken dinin yeri ve önemini bu bölümlerde özellikle Papaz Makdonald karakteriyle hatırlatıyor. Bu bölümlerde özellikle uluslaşma sürecinde silaha ve kaleme “iman gücü”yle sarılmak vurgulanıyor. Petrov’un bu bölümlerin birinde Snelman’a yüklediği dini motivasyonu şu cümlelerden görebiliyoruz: “Kitlelerin dinsizliği, belki de halkın en tehlikeli hastalığıdır. Düşüncesiz gençlerin, onların ardından da akıl fukarası liberalizmin Tanrısızlığı hür düşünce işareti saymaları boşunadır. Tanrısızlık, gönül yoksulluğu, ruh hiçliğidir.”

19-04/11/wsd.jpg

Petrov, kitabında yer verdiği önder Yarvinen üzerinden bu sefer, “milli bir burjuvazi” tarifi yapıyor. Tatlı kralı Yarvinen, halkına önderlik eden ve onu terbiye etmeye gönüllü, ulusal kalkınmanın öncülerindendir. Mustafa Kemal’in İzmir İktisat Kongresi’nde “milli burjuvazi” yaratma girişimlerini bununla özdeşleştirebiliriz. Bu anlamda kalkınmanın ve bu liberal metotların, her iki ülke arasında benzeştiği alanlar mevcuttur.

Sonuç olarak, Finlandiya ve Türkiye elbette kendi içinde apayrı dinamiklere sahip milletlerdir. Ancak ortak olan şey; her iki ülke adına modernleşme serüvenlerinin kesiştiği noktalardır. Bunlardan söz etmek gerekirse; modernleşmenin tepeden tabana ve subaylar yoluyla gerçekleşmesi, halkın modernleşme direnişine karşı terbiye edilmesi vakıası, milli aydınların kışla ve okullar eliyle yaratılmak istenmesi, modernleşmenin kısa zamanda ve cebri metotlarla icra edilmesi gibi birtakım zaruretler temel ortaklıklardır.

ABD Başkanı Trump ülkesine, El Salvador, Guatemala, Honduras ve Kolombiya'dan suçluların gittiğini iddia ederek şunları söyledi: Çeteleri kendi ülkelerinde istemedikleri için katilleri bize yolluyorlar. Çünkü ABD halkının aptal olduğunu ve onları kabul edeceğini sanıyorlar.
ABD Başkanı Donald Trump ülkesine El Salvador, Guatemala, Honduras ve Kolombiya'dan suçluların geldiğini ve Kolombiya'dan yapılan uyuşturucu ticaretinin de yüzde 50 arttığını iddia etti.

Kolombiya basınındaki haberlere göre, Texas'ta katıldığı bir etkinlikte konuşan Trump, birkaç gün önce aynı konuda hedef aldığı Kolombiya'yı yeniden eleştirdi. Ayrıca bu ülkenin yanı sıra El Salvador, Guatemala ve Honduras'tan ABD'ye çete üyelerinin geldiğini öne sürdü.

"ABD, HALKININ APTAL OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR"

Trump, "Çeteleri kendi ülkelerinde istemedikleri için katilleri bize yolluyorlar. Çünkü ABD halkının aptal olduğunu ve onları kabul edeceğini sanıyorlar" ifadelerini kullandı.

 


Birkaç gün önce yaptığı konuşmada Kolombiya Devlet Başkanı Ivan Duque'yi, "İyi birisi ama uyuşturucu ile mücadelede hiçbir şey yapmıyor." sözleri ile hedef alan Trump yine aynı konuyu gündeme getirdi.

Trump, Duque'nin Ağustos'ta göreve başlamasından bu yana uyuşturucu ticaretinin yüzde 50 arttığını savundu.

DUQUE, TRUMP'I ANMADAN CEVAPLADI

Kolombiya'nın Cartagena kentinde güvenlik güçleri ile bir araya gelen Duque ise burada yaptığı konuşmada Trump'ın ismini anmasa da aynı konuya değindi. Duque, "Bu (uyuşturucu üretimi ve ticareti) fenomenle mücadelede biz hesabımızı Kolombiya halkına veririz. Elbette bizimle çalışmak isteyen ülkelerle ortak çalışma yürütürüz." dedi.

 


Kolombiya'nın üzerine düşeni yaptığını ifade eden Duque, halkı yüksek miktarda uyuşturucu tüketen ülkelerin de bu konuda mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

İktidardaki parti Demokratik Merkez'in lideri ve Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe de Trump'ın suçlamaları karşısında değerlendirmede bulundu. Uribe, ABD'nin uyuşturucu ile mücadelede Kolombiya'dan daha iyi bir müttefik bulamayacağını savundu.

Gazeteler