Türk Keneşi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Türk dili ortak çatısı altında birleşen üye ülkelerin yanı sıra Türk dünyasının ve bölge ülkelerinin ekonomiden politikaya, turizmden eğitim ve spora kadar pek çok alanda iş birliğini ve etkinliğini artırmaya yönelik çalışmaları yürütüyor. Atatürk, sadece Anadolu Türklerinin değil, aynı zamanda diğer Türk topluluklarının da gelecekleri ile yakından ilgilenmiştir
Atatürk’e göre; Türk milleti, millî varlığının ve bütünlüğünün devamı için, Türk dünyası ve akraba topluluklar ile sürekli iş birliği içinde olmalıdır. Bu amaç doğrultusunda millî kültür, millî tarih ve dil konularında ortak çalışmalar ve araştırmalar yapmalıdırlar.
Atatürk, bu alanda yapılacak çalışmaların, Türkiye dâhilinde millî şuurun ve birliğin sağlanması ve Türk dünyasında, dil ve kültür birliğinin gerçekleşmesine yönelik olmasını temel koşul olarak görüyordu. Atatürk, özellikle, “alfabe birliği” ile Türkiye Türklerinin öncülüğünde Türkçenin, dünya Türklüğünün konuştuğu dil ile kaynaşarak ortak bir dil hâline gelmesini istiyordu. Bu şekilde ortak bir tarihe sahip olan Türk dünyasının, lehçe farklılıkları ortadan kalkacak, Türk dünyasında bir kültür birliği meydana gelecekti
Türk dünyasında bir kültür birliğinin oluşması için büyük gayret sarf eden Atatürk, bu konuda şöyle diyordu: "Türkiye dışında kalmış olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük davasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz."
1928 yılında gerçekleştirilen harf inkılabı, Atatürk'ün izlediği Türkçülük siyaseti ve Türk dünyası ile kurulmasını arzuladığı, kültür birliği ile yakından ilgilidir.1917 yılına kadar Arap yazısı, Türkler arasında yazıda birlik amacını
sağlıyordu.Sovyet Rusya, Türk dünyasında bir kültür birliğinin oluşumunu engellemek için 1926'da Bakü'de Birinci Türkoloji Kongresi'nden hemen sonra sadece Türk topluluklarının alfabelerini değiştirdi. Buna gerekçe olarak Sovyet yöneticileri "Latin harflerinin kolay öğrenildiğini" söylediler. Yahudi,Ermeni ve Gürcü alfabeleri Latin alfabesinden zor olan alfabelerdi ama Sovyet Rusya'nın yöneticileri ülkelerinde yaşayan Yahudilerin, Ermenilerin ve Gürcülerin alfabclerine dokunmadılar.
1926 yılında, Türkistan Türkleriyle, Türkiye Türkleri arasındaki alfabe birliği ortadan kalktı. Bu da Türkiye ile Türk dünyası arasında bir kültür kopukluğu meydana getirdi. Çünkü, onlara Latin alfabesi uygulanmaya başlandığında, Türkiye'de Arap harfleriyle okuyup yazıyordu. İşte Atatürk, gerçekleştirdiği harf inkılabı ile, Türkiye Türkleri ile Rus idaresinde yaşayan Türkler arasındaki kültür kopukluğuna son vermiştir. Alfabe birliğinin sağlanmasıyla birlikte Türk dünyasında, kültür birliği yolunda önemli bir adım atmıştır.
Ruslar bu alfabe birliğinden büyük endişe duydular ve radikal bir karar alarak Türkistan ve Azerbaycan Türklerine Kiril alfabelerini zorunlu kıldılar. Böylece, Türkiye-Türkistan arasında bir kültür birliğinin kurulmasını önlemek istediler. Sovyetlerin sosyalist idarecileri, Türk-Cumhuriyetlerine ve özerk idarelere ayrı ayrı alfabeler hazırlayarak, Türkistan Türklüğünü parçalamayı, birbirlerine karşı yabancılaştırmayı ve düşman haline getirmeyi planlamışlardı.
Her milletin bir tek alfabesi varken TÜRKLERİN farklı alfabeleri olmuştur.
BİLGİ GÜÇTÜR.
Op.Dr.Ali DULUM Kulak Burun Boğaz Uzmanı Baş ve Boyun Cerrahi