Babaannelerimiz lokmayı bitirmeden sofradan kalkmamıza mani olurdu,‘lokmanı bitir arkandan ağlar’ diyerek daha küçük yaşlarda ekmeğin önemini bizlere aşılarlardı.
Geçtiğimiz aylarda zaman zaman televizyonlarda ve yazılı basında ekmek israfından ve bu durumda kaybolan milyonlardan söz ediliyordu. Ekmek savurganlığının ülke bütçesine verdiği zarar dile getiriliyordu.
Peki, savurganlığımız yalnız ekmek mi?. Her yeni çıkan cep telefonunu ilkokul çağındaki çocuklara almamıza veya bayanların gardırop dolusu elbiseleriyle onlarca çift ayakkabı sahibi olmalarına ne diyelim.
Adı moda olarak ortaya atılan batı kaynaklı reklemler sayesinde yıllardır, bu yıl AL moda, seneye MOR moda deyip giysileri yenilediğimiz malum.
Trafiğe çıkmış milyonlarca aracın yaktığı benzini, mazotu düşünün. Her kutlamada, asker uğurlamaları ve düğünlerde konvoylar yapıp şehir turları atarken harcanan yakıtların hesabı yok.
Birde siyasi şovlar var, genel başkan, bakan karşılamalarında yapılan konvoylarda israf edilen benzinler milli servet değil mi?.
Yıllardır asfaltlarımız, kaldırımlarımız adeta yazboz tahtası gibi kazılır, kırılıp dökülür sonra yeniden kapatılır ve taşlar döşenir. Paralarını da bu asgari ücretle geçinen halk öder. Bütçe açıklarını kapatmak için yapılan zamlarla bunalan halkın, gün be gün borç batağına sürüklenmesinin sonuçları ne olacak bilinmez.
‘KENDİSİ YUTAR SALKIMI BİZE VERİR TALKIMI’ denildiği gibi bizi tasarrufa sevk edenler, aynaya bakıp kendilerine çeki düzen verseler ve bize örnek olsalar hiç sözümüz olmaz. Yıllardır tertip edilen eğlencelere, şenlik ve şölenlere yapılan harcamalarla kaç okul yaptırılırdı acaba.
Vatandaş zaten kıt kanaat geçindiğinden, nasıl az harcarımın peşine düşmüş. Faturalardan bunalmış.
Yöneticilerin lüks yaşamını gören vatandaşlar, yukarıda yer tutanların son model siyah otolarda dolaştıklarını görünce alkışladıklarını hiç sanmıyorum.
Okul çağlarımızda ‘YERLİ MALI YURDUN MALI’ sloganlarını çok sık duyardık. Yerli ekonominin desteklenmesi için çalışmalar vardı.
Artık serbest ekonomi veya liberal ekonomi falan diyorlar. Ortalık yabancı marka sigaradan geçilmiyor. Kedi köpek maması bile ithal ediliyor.
Binbir zorluklarla ovalarımızda yetişen ürünlerimizi bir kamyon telefona değişiveriyoruz.
Artık israf kurbanı olmak, yabancı ürünleri satın almak sanki kaderimiz oldu. Mağaza adları bile yabancı. Adlarımızı bile artık Türk adı koymaz olduk. İnternette bir videoya rastladım, Bir CIA yetkilisi Ülkelere istediklerini yaptırmak için, ekonomilerini nasıl kontrol ettiklerini anlatıyordu.
Yıllardır siyasi yönetimlerin yandaş kayırmalarıyla yaptıkları israfa şahit olduk. Ürtim maliyetlerinden kaçarak, İthalatın kolaylığının tercih edildiğini izledik. Sonucunda enflasyonlar ve kur farkları karşımıza çıktı. Neticede zenginleşek şöyle dursun fakirleşmeye başladık.
Gözümün önüne yıllardır bize alıştırdıkları yabancı markalar geldi, yabancı sermayeli kuruluşlara nasıl para aktığını düşündüm. Tabii uykularım kaçtı. Keşke, bizi düşünmeyip bol keseden israfta bulunanların da benim gibi uykuları kaçsa.
Cengiz Savaşeri