Bu sayfayı yazdır
Pazar, 29 Aralık 2019 20:59

BİRİ YERLİ VE MİLLİ OLMAK MI DEDİ?

Yazan
Ögeyi Oylayın
(4 oy)
Para ve güçten başka hiçbir değeri kalmayanlar, bütün kavramları kirletti. Kıblesi ABD, RUSYA, ÇİN OLANLAR, mandacı zihniyetlerini örtmek için, ülke varlıklarına sahip çıkan kim varsa, gayri milli olmakla suçluyor. Ege ve Akdeniz’de 18 adamız Yunan’a peşkeş çekilmiş, biz Müslüman Kardeşlerin temsilcisinin davetiyle Libya’ya asker göndermeye kalkıyoruz.

Biz yeni Osmanlıcılarız demişlerdi. Osmanlı’nın yıkılma dönemini örnek alacaklarını söylemediler. Osmanlı İmpatorluğu’nun büyüme ve genişleme dönemi hayali ile Cumhuriyet düşmanlığına el verenler, yıkılma sürecini kucağında bulunca aptala döndü.

Haklılarmış. Osmanlı’nın yıkılma sürecinde yaşanan bütün olumsuzluklar yaşanıyor.

Türk Milletinin kazanımları Londra tefecilerinin elinde eritiliyor. Topraklarımız Osmanlı’da olduğu gibi yabancılara satılıyor. Türklere paradan, yönetimden el çektiriliyor.

Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi eşit vatandaşlık yerine ayrıcalıklı vatandaşlık getirildi. Ayrıcalıklı vatandaşların askerlik mecburiyeti kaldırıldı. Anadolu’nun gariban çocukları maaşlı asker yapıldı. Ve artık şehitlerimiz 3. sayfada iki satırlık yer bulur oldu..

Osmanlı Araplara Necip Millet diyor, Arapları askerlikten muaf tutuyordu. Anadolu’nun ayağı çıplak, okuma-yazma bilmeyen gariban çocukları, Yemen çöllerinde kırdırılıyordu.

Görevim gereği bazı illerde köy köy gezdim. O köylerde tek bir Osmanlı eseri görmedim. Sadece Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde Abdal Hasan Köyü’nde Osmanlı’dan kalma bir hamam ve türbe vardı.

Cumhuriyet yönetimi bütün ayrıcalıkları ortadan kaldırdı. Köylere yol, okul, sağlık ocağı Cumhuriyetle geldi. Cumhuriyet yönetimiyle ayrıcalıklarını kaybeden dönme devşirmeler, Cumhuriyet’e daima düşman oldu. Düşmanlıklarının gerçek nedeni, din ve Osmanlıcı kılıfıyla örtüldü.

İşte o ayrıcalıklı vatandaşlık yeniden hortladı.

Ayrıcalıklı vatandaşlar yargı dışı bırakılırken, Türkler yargı sopasıyla esir alınıyor.

Osmanlı döneminde Anadolu halkı çok ağır vergiler altında inliyordu. Ağır vergiler altında inleyen halk ayaklandı. İlk ayaklanma 1906 yılında memleketim Kastamonu’da çıktı.

‘Halk ordunun, belediyenin harcamalarının kontrol edilmesini istedi. Halk, devlet memurlarının muaf olduğu şahsi vergiyi ödemek istemiyordu. Çok zengin olan Kastamonu Valisi Enis Paşa’nın hiç vergi ödememesi halkın tepkisini çekiyordu. Kastamonu’da 32 esnaf ve zanaatkar saraya bir dilekçe yazarak bu vergilerin kaldırılmasını istediler. Kastamonu’daki vergi ayaklanmasının diğer illere yayılması gecikmedi. (Tarihçi Sinan Meydan’ın Hafıza kitabından)’

Türkler gene ağır vergiler altında ezilirken, Enis Paşa’nın varislerinin milyonluk vergi borçları affediliyor. Garibanın üç kuruşluk vergi borcu için evine icra gidiyor.

*** ****

Dünyanın çeri-çöpü sıfır gümrükle ülkeye sokuluyor. Narenciye ülkesine sıfır gümrükle portakal alınıyor. Hayvancılığı bitirdiler. Tarımı bitirdiler. Şimdi narenciyemize de göz diktiler. İnsanlar narenciye ağaçlarını sökmek zorunda kalacak.

Milli olmak, kendi ülke çıkarlarını korumak demektir. Çiftçini, tarımını korumak demektir. Yerli ve milli olmak demek, Anadolu’nun yerli tohumlarını yasaklamak değil, korumak demektir. Ülkeyi ve ederlerini, batık geminin malları gibi, yok pahasına yağmalatmak demek hiç değildir.

Bir kişiyi 41 maaşa bağlayıp, yoksulun ekmeğini, iş hakkını çalmak demek de değildir.

*** ***

Osmanlı gibi borçlandırıldık. 17 yılın sonunda 80 yıllık Cumhuriyetin borcunun dört katı borçlandık. Neyimiz var, neyimiz yok satıldı. Tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi, yabancılar patron, Türkler yabancıya maraba yapıldı. Yabancılaşma otobüs firmalarına kadar indi. 1926 yılında kurulan Kamil Koç otobüs firması, Almanlara satıldı.

Katar, Katar’ın yüzölçümünden fazla toprak aldı. Satılık vatan toprakları 2017 yılından beri Arap ülkelerinde pazarlanıyor. 250 bin dolarlık ev alana Türk vatandaşlığı veriliyor.

Ve Göç İdaresi Kurumu’nun Hatay’ı Suriye toprağı olarak gösterdiğini okuyoruz.

Suriyeli çalıştıranlara teşvik verileceğini okuyoruz.

Rezaletin ardı arkası kesilmiyor.

Canımızla, kanımızla savaşarak aldığımız, ana sütü kadar helal olan vatan topraklarımız, 250 bin dolara Arap ülkelerinde pazarlanıyor. Ovalarımız, yaylalarımız, tarım topraklarımız yabancıların eline geçiyor. Ülkenin en güzel yerleri, en verimli arazileri yabancıların eline geçiyor.

Savaşarak alamadıklarını, para ile almalarına yol verenlere yazıklar olsun. Bu ülkenin ekmeğini yiyip, örtülü işgale göz yumanlara yazıklar olsun.

Ben gazi dedemin ruhundan utanıyorum. Bu vatan uğruna 13 YAŞINDA ŞEHİT OLAN çocuklardan utanıyorum. Şerife Kadın’ın, Nene Hatun’un, Kara Fatma’nın RUHUNDAN UTANIYORUM. Utanmak ne ki? Yerin dibine geçiyorum. Utanması gerekenler utanmıyor. Oysa her Türk’ün evinde bir şehit yetimi dede, bir gazi torunu dede vardır.

Ecdad kalkıp yüzümüze tükürecek hale geldik, görmüyor musunuz?

Zahide UÇAR(28.12. 2019-Alanya)

Okunma 25141 kez Son Düzenlenme Pazar, 29 Aralık 2019 21:03
Zahide ucar

Zahide